GEBZE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA VAKFI KÜLLİYESİ NEDEN DÜNYA KÜLTÜR MİRASI İLAN EDİLMELİ?

Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNESCO tarafından korunması gereken dünya kültür mirası listesine alınmasına yönelik çalışma başlatılan bir vakıf eseri olan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ile ilgili olarak Kocaeli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce ilgili külliye için yapılan araştırma yazısı. GEBZE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA VAKFI KÜLLİYESİ Bünyesinde cami, medrese, türbe, kütüphane, hankâh, tabhâne, imaret, paşa odaları ve kervansaraya yer verilen Çoban Mustafa Paşa Külliyesi (1523-1524), Osmanlı mimarisinin klasik dönemine öncülük eden yapılarından biri olarak öne çıkmaktadır. Gebze’den geçen İstanbul-Bağdat menzil yolu üzerinde Mimar Sinan’ın (1489-1588) da içinde bulunduğu Acem Ali’nin (d.?-ö.1537-1538) hassa mimarbaşılığı sırasında inşa edildiği ve külliyenin onarımlarının Mimar Sinan’ın mimarbaşılığı döneminde yapıldığı bilinmektedir. Bununla birlikte külliyenin, Yavuz Sultan Selim’in (1470-1520) İstanbul’a Mısır’dan getirdiği Memlûk Sarayı’nın baş mimarı Ahmed bin el-Bedri Hasan bin el-Tulunî ve beraberinde gelen ustalar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Bu bağlamda, külliyenin merkezini oluşturan caminin taş süslemelerinin Memlûklu yapılarıyla boy ölçüşebilecek nitelikte olduğu görülmektedir. Memlûklu ustalarının işçiliğine, caminin son cemaat yerinin kuzey cephesi, iç mekân duvarları, pencere nişlerinin iç yüzeyi, mihrabı, minberi ve müezzin mahfilindeki beyaz, kırmızı, sarı ile siyah renkten oluşan taşlarının süslemesinde rastlanmaktadır. Cami, bu süsleme özelliği ile Anadolu’daki ünik örneklerden biridir. Çoban Mustafa Paşa’nın en önemli hayratı olan ve kendi adıyla bilinen Çoban Mustafa Paşa Camii ve İmâreti, Gebze tarihi açısından XVI. yüzyıldan günümüze kalan en önemli eserdir. Yavuz Sultan Selim tarafından kendisine temlik edilen Gebze ve çevresini yatırıma dönüştürerek cami, hân, tabhane, paşa odaları, hânkâh, imâret, medrese, kütüphane, hamam ve türbeden oluşan külliyenin XVI. asrın değişen ihtiyaçları ve devletin imar politikasının bir tezahürü olarak menzil külliyelerinin konaklama ve ticarî etkinlik planlamasına uygun olarak inşa edildiği ortadadır. Keza külliye kavramı, sosyal amaçla inşâ edilen kamusal nitelikli yapılar topluluğunun da bir ifadesi olarak, inşa edildikleri dönemde, ilimden, sosyal ve kültürel hayattan dünya görüşüne, toplum sağlığının korunmasına kadar çok yaygın etkileri olduğu görülmektedir. Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin merkezinde cami-i şerîf bulunur; hatta şöyle demek daha doğru olur; birinci derecede cami -veya mescit- ikinci derecede ise onaltı hücreli medrese ile bunlara bağlı olarak kervansaray/hân, on üç hücreli hânkâh, oniki sûfî hücresi, sıbyan mektebi darüşşifa, bimarhâne, yolcu ve misafirlerin konaklama ve istirahatı için tabhâneler, ahır, kiler, mutfak, yemek odası/salonu, fırın, odun ambarı, kütüphane ve türbe ile imâret, hamam, çeşme, şadırvan gibi diğer yapılar yer alır. Gebze Çoban Mustafa Paşa İmâreti’nde medrese öğrencilerine, külliye görevlilerine ve gelen bütün misafirlere günde iki öğün yemek verilirdi. Vakfiyenin kütüphane yeri için birden fazla mekân tahsis edilmesi, kütüphane, medrese ve sıbyan mektebi ile alakalı ayrıntılarına varıncaya kadar ihtiyacı karşılayacak personelin nitelikleriyle beraber liyakatla görevlendirilmeleri Vakfiyede ilmî faaliyetlere ve eğitime ciddi önem verildiğini göstermektedir. Tefsir, usul kitapları, şerhler ve fetvâ kitaplarının yanı sıra kelâm veya İslâm felsefesi gibi aklî düşünce ve tefekküre dayanan kitapların medrese programında olduğu görülmektedir. Külliyenin hem cami hem de türbesinde yer alan ejder başlı kapı ve pencere halkaların form, teknik ve süsleme özellikleri bakımından Memlûk maden sanatıyla olan ilişkisi olduğu göze çarpar. Uzakdoğu ile Çin sanatının zaman içinde tipik hayvanı haline dönüşen ejder, Orta Asya’daki ilkel devirlerde kullanılan tasvirlerden biri olmuş, buradan Mezopotamya sanatına geçmiş, daha sonrasında kuzey Suriye ve Anadolu’da bu figür kullanılmıştır. Ejder tasviri, İslam el sanatlarındaki ürünlerde oldukça yoğun kullanılan figürlerden biri olmuştur. Bu figür, günümüze gelebilen madenî eserler içerisinde çok sayıdaki örneğe işlenmiştir. Anadolu Türk mimarisinin Artuklu ve Saltuklu dönemlerinde, ilk örnekleri görülen ejder figürüne, Anadolu Selçuklu mimarisinin cami, han, medrese gibi pek çok yapısında yaygın olarak rastlanmıştır. Hükümdarların evreni boyun eğdirme tasviri hem Çin hem de Türk sanatında görülmekle birlikte ejder, topla birlikte taht veya bayrak süsü olarak kullanılmıştır. Merkezden dışarıya doğru kozmik düzeni temsilen ay, güneş ve yıldızlar âleminin sembollerinin yer aldığı, bununla birlikte ejderlerin de bu düzeni hareket ettiren gücü simgeledikleri ve bu figürlerin aralarına aldıkları felek çarkını döndürdüğüne inanılmıştır. Bu figürlerin sadece ayı ve güneşi yutmasının yanında onlardan doğduğuna inanılmış, ejderlerin sonsuzluk ve refahı da simgelediği kabul edilmiştir. Ayrıca çift ejderli tokmakların uğur ve mutluluk inancıyla bağlantılı olabileceği de benimsenmiştir. Hem caminin hem de türbenin kapı kanatlarında yer verilmiştir. Yapıların kapılarından gelecek kötü etkilere karşı, taş ustaları tarafından kimi zaman ejder figürleri binanın bu bölümlerinde tasvir edilmiştir. Söz konusu figür, Osmanlı mimarisinde madenden üretilen birçok kapı halkası aracılığıyla kapılardaki konumunu sürdürdüğü görülmektedir. Çoban Mustafa Paşa Camii ve Türbesi’nin kapı kanatlarıyla da yetinilmeyip, bu iki yapının alt kat seviyesindeki pencere kapaklarına, ejder figürünün işlendiği halkalar yerleştirilerek binanın içinin dıştan gelebilecek kötü ruhlardan korunması amacıyla bu figürlere tılsım ve nazarlık anlamı yüklenmiş olması kuvvetle muhtemel görünmektedir. Su Dolabı; Kanuni Sultan Süleyman devrinde 16. Yüzyıl’da Çoban Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan´ın baş halifesi Hüsam Kalfa’ ya inşa ettirilmiştir. Bostan Dolabı kare planlı bir zemin üzerindedir. Duvarları yüksekçedir ve üzerini örten çatı piramit şeklindedir. Genellikle Çoban Mustafa Paşa Camii´nin ve Gebze kentinin su ihtiyacını temin etmek amacıyla yaptırılmıştır. Gebze’mizin, Güzeller Mahallesi, 53 pafta, 437 ada, 16 numaralı parselde yer alan, Gebze merkezinde bulunan bu alana Yazı Alanı, bahsi geçen Su Dolabına Bostan Dolabı da denilmektedir. 1370 metrekare arsa alan içinde, 8.5 metre yüksekliğine sahip olup, zemin ve asma kattan oluşmaktadır. Toplamda 279 metrekare olan Su Dolabının, ana kuyusunun çapı 550 cm olup, derinliği takribi 13 metredir. Yazılı kaynaklardan incelerimize göre 17. Yüzyılda Köprülü Fazıl Ahmed Paşa Kethüdası İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Su Dolabı kareye yakın dikdörtgen planlı bir zemin üzerindedir. Duvarları yüksekçe ve üzerini örten çatı piramit şeklinde dört yöne eğimli bir çatıdır. Zamanında Çoban Mustafa Paşa Camii’nin ve Gebze kentinin su ihtiyacını temin etmek amacıyla yaptırılan dolabın iki kuyudan oluştuğu ve beygirlerle döndürülerek su temin edildiği anlaşılmaktadır. Dolap içerisindeki hayvan bağlama yerleri bu durumu desteklemekte olup diğer kuyularla ve döndürme mekanizması ile ilgili günümüze ulaşabilmiş bir veri bulunmamaktadır. Dolabın yakınında bulunan Arap çeşmesine de su temin ettiği rivayetlerden anlaşılmakta olup günümüzde bununla ilgili gözle görülür bir veri bulunmamaktadır. Dolap yaklaşık 18 metreye – 13 metrelik dikdörtgen planlı bir yapıdır. Duvarları ahşap hatılı moloz taş duvar olup, çatısı dört yöne eğimli, asma strüktürlüdür. Çatının konstrüksiyonu ahşap olup, örtüsü alaturka kiremittir. Taş olan beden duvarlarına oturmakla birlikte yapının içinde bulunan 9 adet ahşap dikmeyle desteklenmektedir. Bu dikmeler zaman içerisinde yapılan onarımlarda değiştirilmiştir. Binanın içinde 5.65 metre çapında, 12 metre derinliğinde taş örgülü bir kuyu vardır. Geçmişte Gebze’ye su dağıtımı buradan yapılmıştır. Mimari ve Malzeme Yapının beden duvarları, ahşap hatıllı moloz taş örgülüdür. Zemine doğru kıtıklı sıva, yukarılara doğru ise kerpiç sıvalıdır. Kerpiç sıva yer yer gözükmektedir. Moloz taş duvarın içindeki çürüyen ahşap hatıllar yenilenmiş ve eksik olan ahşaplar tamamlanmıştır. Duvarlar yer yer döküldüğü için örgü sistemi net olarak görülebilmektedir. Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 28.06.2001 tarih ve 8542 sayılı karar ile tescil edilmistir.2017 yılında Gebze Belediyesi tarafından başlatılan restorasyon çalışmalar 2019 yılında tamamlanarak, ziyarete açılmıştır.” (Kaynak: Mimar Müge Ölmez)
Category:

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir