10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ VE GAZETECİLİK İLE GEÇEN BİR ÖMÜR
Bugün 10 Ocak çalışan gazeteciler günü her yıl bu günde gazetecilik ve belgeselcilik hatıralarımı yazar basın yayın medya ve belgeselcilik ile geçen koca bir ömür yarım asra yaklaşan hatıralarımı siz değerli okurlarımla paylaşırım. Gazetecilik ve belgeselcilik hayatımla ilgili birçok medya kuruluşu söyleşiler yaptı Gebze Gazetesi’nde Belgeselcinin Not Defteri köşesinde geçtiğimiz yıllarda yayınlanan makalemiz:
GAZETECİLİK VE BELGESELCİLİK İLE GEÇEN BİR ÖMÜR
http://www.gebzegazetesi.com/
Türk Basınının önemli kalemlerinden, Duayen ve Araştırmacı Gazeteci, Belgeselci İsmail Kahraman, Basın Yayın Hayatı’nda geçen 42 yıl ve Gebze Gazetesi’nin 33 yıllık serüvenini anlattı.
Yerel Gazetecilikten, Devri Alem Belgesel Programıyla; Gebze’den Dünyaya açılan Kahraman’ın kaleminden Gebze Gazetesi’nin 33 yılı ve Gazetecilik…
57 yıllık ömrümün 42 yılı gazetecilik ile geçti. Bugün Gazetemiz 33 yaşına adım attı. Gazeteciliğe başladığım ilk günleri hiç unutmuyorum. Gazetecilik farklı bir meslek. Her gün kendinizi yenileyip, araştıracaksınız, bilginizi yenileyeceksiniz. Uykunuzu bazen iki saate indireceksiniz, okuyacaksınız. Çünkü bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Bilgi sahibi olacaksınız ki sorasınız, sorgulayasınız. Gebze Gazetesi bu anlamda bize çok şey kattı. Ömrümüzün büyük bir kısmı Gebze Gazetesi ile geçti.
TRABZON’DA BAŞLAYAN GAZETECİLİK SERÜVENİ
İlk Gazeteci olarak elime kalemi aldığım, Amatör olarak ilk yazdığım yazıyı daha dün gibi hatırlıyorum. Tarihler 1975 yılı. Trabzon’da okuyoruz. Hafta sonları kaldığımız yurttan izin alarak, o dönem Tarih ve Kültür konusunda Türkiye genelinde yayın yapan önemli bir dergi var. Adı Ufuk…Ufuk Dergisi’ni alarak Trabzon sokaklarında satıyor, hem harçlığımızı çıkarıyor hem de dergiyi tümüyle okuyup bilgi sahibi oluyorduk.
1975 yılının soğuk kış günlerinde Trabzon’un Uzun sokak, Değirmendere, Zağanos, Fatih gibi semtlerinde dergiyi sattığım günler adeta bir sinema şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. İlk yazdığım yazı Trabzon’un fethi ve Fatih Sultan Mehmet idi. Yazdığımız yaıyı İstanbul’da ki Ufuk dergisinin idare hanesine heyecanla beklemeye başlamıştım. İki hafta sonra editör yazımızdan bir iki satır kullanarak ismimize hitaben “Genç Gazeteci Adaylarından İsmail Kahraman: Daha çok çalışmalı ve daha çok okumalısın ”notunu düşmüştü. Adımı ilk kez bir gazetede görüyordum. Bu da bana tarifi imkansız heyecan vermişti. Gazetecilik hayatımın miladı ve başlangıcı olan Trabzon’a minnet ve şükran borcum var. Doğu Karadenize her gidişimde Gazete sattığım sokak ve mahalleleri turlayarak gençlik hayatımızın ilk yıllarını hatırlıyorum.
İSTANBUL YILLARI
Trabzon’dan 1976 yılının sonların a doğru İstanbul’a gelmiştik. Soğanlık da kaldığım yurttan hafta sonları İstanbul’un basın merkezi olan gazete ve Matbaaların idare hanesinin bulunduğu Cağaloğlu ve Babıali’ye giderek gazeteleri ve yayınevlerini geziyordum. Yine o dönem günlük yayın yapan Milli ve manevi değerlere önem veren, “Madde de ve Mana da Büyük Türkiye için Babıali’de SABAH” gazetesinin idareci ve yöneticileriyle görüşüp deneme yazılarıma devam ediyordum. Diğer gazeteler ve Yayınevleri benim uğrak noktamdı. Buraları gezmekten, yayınevlerine uğramaktan büyük keyif alıyordum.
NECİP FAZIL İLE TANIŞMAMIZ
Soğanlık‘dan Ümraniye geçmiştik. Tarihler 1978 yılının ilk bahar ayları. Kaldığımız yurda Üstat Necip Fazıl Kısakürek gelmişti. 18 yaşında yurtta kalan Gençler olarak etrafına toplanıp kendisini dinlemiş ve ilk kez kendisiyle görüşmüştüm. Bize dönerek “Gençler çok okuyun, çok çalışın. Milli ve Manevi tarih bilincine sahip olun.”şeklinde ki nasihatini unutmak mümkün olur mu? Son söz olarak da “Başarılı olmak istiyorsanız kendi köklerinize sahip çıkıp, kendi değerlerinizin ruhuna sahip olmalısınız.”sözleri sanki dün gibi kulaklarımda.
ASKERLİK DE GAZETECİLİK
Vatani görevimizi yapmak üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyirhidrografi ve Oşinografi başkanlığında genel sekreterlik de İkmal Katip Er olarak vatani görevimi yapmaya başlamıştım. Aynı odayı Cumhuriyet Gazetesi’nin etkin yazarlarından olan merhum Deniz Som ile birlikte paylaştık. Deniz Som ile 6 aya yakın aynı oda da zaman zaman fikri münakaşalar yapıyor, gazetecilik üzerine konuşuyorduk. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın Üniversiteler ve Basın Kuruluşlarıyla ilgili çalışmalarını biz yürütüyorduk. Haber metinlerini TRT ve gazetelere bir çok kez ben dağıtmıştım. Gazetecileri ve basını bunu vesileyle biraz daha yakından tanıma imkanım olmuştu. Gazetecilik gerçekten önemliydi. Basın bültenlerini hazırlayıp TRT’ye ve gazetelere teslim etmeye giderken bir anlamda denizcilik tarihimizi, denizlerin korunmasını, çevre bilincini de bu vesileyle öğrenmiş, çevre bilincine sahip olmuştuk. Deniz Som ile en son görüşmemiz Gebze’de gazeteciliğe başladıktan sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde olmuştu. Aradan tam 30 yıl geçti, daha sonra da hiç bir görüşmemiz olmadı ve kendisi vefat etti.
GEBZE’DE GAZETECİLİK HATIRALARIM
Vatani görevim bitmişti. 1982 yılının Haziran ayında Gebze’ye gelmiştik. Gebze’de ve Darıca Osmangazi’de akrabalarım vardı . Asker arkadaşım ve öğrenci arkadaşlarımla birlikte bir ev kiralayıp çalışmaya başlamıştık. İlk işimiz Dondurma satmaktı. Daha sonra Kitap Kırtasiye üzerine açtığımız küçücük bir dükkan ve burada TRT, Anadolu Ajansı Muhabiri olarak Gazeteciliğe biraz daha profesyonelce geçişimiz. Tarihler 21 Eylül 1982. Gebze’nin tek Gazetesi Uyanışı Gazetesi’nden ilk yazar olarak “Salı’dan Salı’ya” adıyla yazılar yazmaya başlamış ve ilk yazımın başlığı “Başlarken merhaba” idi. Her hafta Saklı günü gazeteye yazımı yetiştirmeye çalışıyor, her yazımında Gebze ile ilgili, Bölge ile ilgili görüşlerimi dillendiriyordum. Artık Gebze’de haftalık bir gazetede köşe yazarlığına başlamıştım. Daha sonra bir çok gazetenin Gebze temsilciliği ve Muhabirliğini yapıp ekonomi adıyla ortak gazete çıkarmamız, Son Dakika gazetesini Gebze temsilciliğini Ercan Sarıçam ile yaptığımız yıllar, Nevzat Coşkun, Bekir Katı ile birlikte 1984 yılının ortalarında Gebze adıyla çıkardığımız ilk gazete. Sanki dün gibi bunlar. Hepsi mazi oldu ama çok önemli hatıralar olarak gazeteciliğimizi geliştirip büyütmekte önemli kilometre taşıydı.
GEBZE GAZETESİ NASIL KURULDU?
25 Mart 1985 tarihinde kurduğumuz gazetemizin kuruluş hikâyesinden sizlere bahsetmek istiyorum. Gebze’de tek bir gazete vardı. Elde dizilip basılan, Uyanış Gazetesi vardı. Çok seslilik olması gerektiğine inanarak arayışlara girdik. Gazetecilik mesleğinin içerisinden gelen Eski Belediye başkanı Bülent Atasayan ile görüştük, toplantılar yaptık, ardından başka görüşmelerimiz oldu ama başarısız kaldı. Buna rağmen kesinlikle Gebze’de Gazete çıkartılmasına inanıyorduk, yaşım 25‘di. Gebze’de gazete basacak matbaa yoktu. İzmit’e gittik. Çok zor şartlar vardı. Bazen sabahlardık, kurşunlarla diziliyordu başlıklar, elde toplanıyordu, klişe imkanları… Ama büyük zevkti. Bazen uykusuz kalsak da, kağıt balyalarının üzerinde uyusak da, bazen aç kalsak da keyifliydi. Kamyonlarla İzmit’e gidip geliyorduk çünkü servis imkanı yoktu. Her hafta bazen üç kez gidip gelmek suretiyle 2 seneye yakın İzmit’te basarak gazeteyi yayınlayıp dağıtımını yaptık. Gebze’ye ilk matbaayı kurduğumuzda da çok büyük keyif almıştık.
NEDEN VE NASIL BELGESELCİ OLDUM?
Bir deyim vardır “Olunmaz… Doğulur…”. Bu deyim bir çok meslek için geçerli ama gazetecilik ve belgeselcilik için daha çok geçerlidir. Neden ve nasıl belgeselci olduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Belgeselci olmama vesile olan değerli bir dost, deyim yerindeyse “Belgeselci hocam” ile 20 sene sonra Gebze de karşılaştım. Hocama olan şükranlarımı ve vefa borcumu da bu yazı ile ifade etmiş olacağım. Tarih 80′li yılların sonlarıydı. TRT’de müthiş bir belgesel var. Ufkumuzu açan, ekranlara bütün izleyicileri bağlayan bir belgesel. Dünya da Türk Vakıf Medeniyeti’nden söz ediyordu. Artık bu belgeselin müdavimi olmuştum. Yapımcılığını Şenol Demiröz’ün, sunuculuğunu Çetin Tekindor’un yapım ve teknik koordinatörlüğünü Mesut Günebakanlı’nın yaptığı belgeseli izlediğimde artık belgeselci olma kararımı çoktan vermiştim. Ben de bu tür belgeseller yaparak kültür ve medeniyet tarihimize hizmet etme kararı almıştım. Ama nasıl? Tam o yıllarda kameraya da sahip oluyordum. Beta büyük kasetlere çekim yapan bir kameram olmuş artık. TRT için çektiğim görüntülü haberleri kasetlerle Gebze’den otobüslere veriyordum. Kasetler Topkap’ıdan TRT’deki görevliler tarafından alınıyordu. Gebze bölgesinin haberleri renkli olarak yayınlanıyordu. Halen 80′li yıllarda çektiğim kasetler ve kamera belgesel yayıncılık kültür merkezi ve arşivinde en güzel şekilde muhafaza ediliyor. Bu tarihten itibaren artık kameram yanımdaydı. Her türlü detayı çekerek görüntüleri saklamaya başlamıştım. Dağda, yaylada, şehirde çektiğim görüntü kasetlerinin bir çoğu bugün arşivlerde yer almakta.
GAZETECİLİK ZAMANLA VE KENDİNLE YARIŞMAKTIR
Gazetecilik zamanla yarışmak, kendine yarışmaktır. Peygamber Efendimiz “İki günü eşit olan aldanmıştır.” Buyuruyor. Gazetecilik içinde bu durum çok önem ifade ediyor. Her gün kendinizi yenileyip, Araştıracaksınız, bilginizi yenileyeceksiniz. Uykunuzu bazen iki saate indireceksiniz, okuyacaksınız. Çünkü bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Bilgi sahibi olacaksınız ki sorasınız, sorgulayasınız. Okurlarımızdan çok iyi bir izlenim alıyorum. Ev hanımından, öğrencisine işadamından sokakta ki vatandaşa kadar bir çok insanın olumlu görüşleriyle karşılaşıyorum. Teşekkürlerini iletiyorlar. Zaman zaman eleştirenlerde oluyor. Hem övenlere hem eleştirenlere teşekkür ediyorum. Zira yazdıklarınızla yaptıklarınızla yerel yerlerde hemen birebir muhatap oluyorsunuz. Her gittiğiniz yerde izleyiciniz, okurunuz karşınıza çıkıyor. Övgüler olduğu kadar eleştirilerde bize yol gösteriyor.
Devri Alem Programı olarak ise farklı bir format ortaya koymaya çalışıyoruz. İzleyicinin ilgisini çekecek, onları bilgilendirecek konulara dikkat çekiyoruz. Belgesel çekmeden önce ön hazırlık yapıp bilgileri toplayıp derliyoruz. Gittiğimiz yerlerde bizim izleyenlerimizi ne ilgilendirir diyerek araştırıp onları ekranlara getiriyoruz. 300 civarında TV Program ve 200 civarında TV Belgesel hazırlayarak belki kendi çapında bir rekor diyebileceğimiz çalışmalara imza atmanın mutluluk gurur ve heyecanı içindeyiz.