BELGESEL TADINDA KÜLTÜR VE MEDENİYET TARİHİMİZDE ANTALYA GEZİ NOTLARI

EĞİTİM-BİR-SEN’İN ANTALYA’DA DÜZENLEDİĞİ FOTOĞRAF YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİNDE KÜLTÜR MEDENİYET VE VAKIFLAR TARİHİMİZDE ANTALYA KONULU KONUŞMA VE BELGESEL SUNUMU YAPTIM.

Antalya Alanya’da belgesel çekerken tanıştığım çok değerli arkadaşım Antalya Eğitim-Bir-Sen şubesi yönetim kurulu başkan vekili Abuzer Beyin daveti ile bir kez daha Antalya bölgesine geldim.
Abuzer Bey ile son olarak Alanya’da küresel gazeteciler konseyi toplantısına gittiğim 5 Kasım 2023’de bir araya gelmiş ve Alara Handa belgesel çekimi yapmıştım.
Biz bu kez Antalya’da belgesel çekimi yaparken sizleri Alanya’da Kasım 2023 Tarihinde çektiğim belgesel görüntülerle baş başa bırakıyorum:

https://www.youtube.com/watch?v=1cce2XSiqH4

ANTALYA’YA GİDERKEN UÇAKTAN YAPTIĞIM SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMIM

https://www.facebook.com/share/p/qjy3KSgiyXkof8fU/?mibextid=WiMSqg

İSTANBUL’DAN ANTALYA’YA HAVADAN BELGESEL TADINDA DEVRİ ALEM

Eğitim-Bir-Sen’in Antalya’da düzenlediği toplantıda ANTALYA’DA VAKIF MEDENİYETİ konulu konuşma ve belgesel sunumu yapmak üzere Antalya’ya giderken havadan güzel görüntüler çektik. Yağmur ve fırtınalı bir havada Toros Dağları’nın zirvesinden şimşek ve yıldırım yüklü bulutlarla mücadele ederek Antalya’ya indik. Antalya’yı ve Akdeniz’i ilk kez bu kadar hırçın dalgalı gördüm.

KÜLTÜR VE MEDENİYET TARİHİMİZ DE ANTALYADA VAKIF MEDENİYETİ BELGESELİ

Memursen Genel Başkanı Ali Yalçın Bey’inde katıldığı öğretmen evinde düzenlenen toplantıya katılıp fotoğraf sergisini gezdikten sonra yaptığım belgesel sunumun linkini sizlerle paylaşıyorum:

https://youtu.be/Ub6WwKt60V0?si=2XvVOm-bMfTAgY5O

TÜRK İSLAM MEDENİYETİ TARİHİN DE ANTALYA DA VAKIF MEDENİYETİ

Anadolu’nun en eski yerleşme bölgelerinden biri olan Antalya yöresinin tarihi, insanlığın Anadolu’da görülmeye başladığı çağlara kadar uzanır. Antalya’nın ise bu bölgede tabii bir deniz üssü arayan Bergama Kralı II. Attalos tarafından eski bir şehrin bulunduğu yerde yeniden kurulduğu kabul edilir. II. Attalos’un burada bir şehir kurmak zorunda kalması, bölgenin en gelişmiş şehirlerinden olan ve Antalya’nın doğusunda bulunan Side’nin (Arap ve bazı Osmanlı kaynaklarında Eski Antalya) Roma hâkimiyetinde olmasına bağlanır. Milâttan önce I. yüzyıl başlarında Bergama Krallığı toprakları Romalılar’a geçince Antalya ve civarındaki limanların çoğu korsanların (Pamphylia korsanları) nüfuzu altına girdi. Bölgeyi korsanlardan temizleyen Roma Konsülü P. Servilius şehirde Roma hâkimiyetini sağladı ve surları tahkim ettirdi (m.ö. 79). Roma idaresinde Antalya giderek gelişti ve önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Bizans hâkimiyeti döneminde de Akdeniz’in faal bir limanı olma özelliğini sürdürdü. Hatta bu özelliği sebebiyle daha VII. yüzyıldan itibaren Arap akınlarına uğradı. 860’ta, Halife Mütevekkil’in donanma kumandanı Fazl b. Kārin şehri ele geçirdi. Ancak bu hâkimiyet uzun sürmedi. Türkler’in Anadolu’ya fethi sırasında Süleyman Şah burayı aldı ve şehir 1103’e kadar Selçuklular’ın hâkimiyetinde kaldı. 1103’te Bizans İmparatoru Alexis Komnenos’un kuvvetleri tarafından geri alındı. Bundan sonra Bizans ve Türkler arasında birkaç defa el değiştirdi. 1120’de Ioannes Komnenos burayı tekrar Bizans hâkimiyeti altına aldı. Bu sıralarda şehir önemli bir ithalât ve ihracat limanı durumunda olup Avrupa ve Mısır ticaret gemilerinin uğrak noktasıydı. Bu sebeple Antalya’da Bizans hâkimiyeti döneminde de bir müslüman tüccar kolonisi mevcuttu. II. Haçlı Seferi sırasında bir müddet Haçlı kuvvetlerine üs vazifesi gördü (1148). 1181’de II. Kılıcarslan’ın bu önemli ticaret merkezini geri alma teşebbüsü başarılı olamadı. Latinler’in İstanbul’u zaptından sonra Bizans İmparatorluğu taksim edilince bu sefer Aldobrandini adlı bir İtalyan’ın eline geçti. Ardından I. Gıyâseddin Keyhusrev kaleyi kuşattı ise de Kıbrıs’tan yardım gelmesi yüzünden burayı zaptedemedi, ancak abluka altına aldı. Nihayet 5 Mart 1207’de Latin idaresinden memnun olmayan Rumlar’ın da desteği ile fethi gerçekleştirdi. Mübârizüddin Ertokuş’u valiliğe ve subaşılığa getirdiği gibi şehre bir kadı, imam, müezzin, hatip tayin etti; ayrıca kalenin surlarını onarttı ve bir de mescid yaptırdı.

“Uç, hudut şehri” anlamında Dârü’s-sagr unvanını taşıyan Antalya’nın bu defaki zaptı, buraya yavaş yavaş bir Türk-İslâm şehri hüviyeti kazandırmaya başladı; ayrıca iktisadî ve ticarî gelişmeye de yol açtı. Kıbrıslı Latinler’le yapılan ticaret antlaşması bu gelişmede önemli rol oynadı. Ayrıca Antalya Limanı Selçuklu deniz kuvvetleri için de önemli bir üs durumuna geldi. Ancak bir süre sonra Kıbrıs kralının da desteği ile şehirdeki yerli hıristiyan ahalinin çıkardığı isyan sonucu Antalya 1212’de Kıbrıslılar’ın eline geçti; fakat 22 Ocak 1216’da İzzeddin Keykâvus tarafından yeniden fethedilerek valiliği tekrar Mübârizüddin Ertokuş’a verildi. Kale onarıldı, birtakım iktisadî tedbirler alındı, eski rıhtım ve mendirekler tamir edildiği gibi bir de tersane kuruldu. Böylece şehir aynı zamanda Selçuklular’ın Akdeniz donanmasının merkezi oldu ve buradaki valiler de “melikü’s-sevâhil”, “emîrü’s-sevâhil” olarak anıldılar. Hatta bu lakap, daha sonra buraya hâkim olan Tekeoğulları’nın beyleri için de kullanıldı.

Antalya ve civarı, Selçuklu Devleti’nin zayıflaması üzerine Isparta ve Teke bölgesine hâkim olan Hamîdoğulları’nın eline geçti. Ebü’l-Fidâ’nın kaydettiğine göre, Hamîd Türkmenleri’nin beyi Feleküddin Dündar Bey, gezmek için kale dışına çıkan Antalya hâkiminin esir düşmesi üzerine şehri zaptetmişti. Dündar Bey daha sonra Antalya’yı kardeşi Yûnus Bey’e verdi ve böylece Hamîdoğulları’nın Teke kolu ortaya çıkmış oldu. Yûnus Bey’den sonra oğlu Mahmud Bey Antalya’da hüküm sürmeye başladı. Mahmud Bey, 1324’te İlhanlılar’ın Anadolu valisi Demirtaş’ın önünden kaçan ve Antalya’ya sığınan amcası Dündar’ı Moğollar’a teslim ederek ölümüne sebep oldu. Ancak üç yıl sonra Demirtaş Mısır’a iltica edince, onunla iş birliği yapan Mahmud Memlük sultanına sığınmak zorunda kaldı. Antalya bu defa Mahmud’un kardeşi İstanoz (Korkut-ili) Emîri Hızır Bey’in eline geçti. Bu arada İbn Battûta 1332’de Antalya’ya gelerek o sırada hasta olan Hızır Bey’i ziyaret etmişti. Daha sonra Antalya’ya sahip olan Mübârizüddin Mehmed Bey, Kıbrıslı Latinler’le amansız bir mücadeleye girişti. Bunun üzerine Kıbrıs Kralı Pierre, 24 Ağustos 1361’de şehri ele geçirerek Tekeoğulları’nı geriye çekilmeye mecbur etti. Mehmed Bey’in Antalya’yı tekrar ele geçirme teşebbüsleri uzun mücadeleler sonunda başarıya ulaştı ve 14 Mayıs 1373’te buraya yeniden hâkim oldu. Osmanlı kaynaklarında Teke Bey olarak geçen Mehmed Bey’den sonra bir müddet daha Tekeoğulları’nın hâkimiyetinde kalan şehir, nihayet Yıldırım Bayezid tarafından zaptedilerek muhafızlığı Fîruz Bey’e verildi. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra eski Antalya hâkimi Mehmed Bey’in oğlu Osman Çelebi, Karamanlılar’ın yardımıyla burayı tekrar ele geçirmek istediyse de Osmanlılar’ın Teke Karahisarı subaşısı Hamza tarafından yakalanarak öldürüldü (Ocak 1423). Bundan sonra Antalya ve merkezi olduğu Teke-ili’nde Osmanlı hâkimiyeti kesin olarak sağlandı.

Osmanlı döneminde Antalya son bir defa daha yabancı saldırısına uğradı. Uzun Hasan’a yardım maksadıyla hazırlanan, ancak gerçek hedeflerinin Osmanlı ticaretine darbe vurmak olduğu anlaşılan bir Haçlı donanması, 1472’de Antalya üzerine yönelerek burayı kuşattı. Limanı koruyan zincir kırıldı, şehrin dış mahalleleri yakıldı ve eşya depolarındaki baharat ve kıymetli kumaşlar yağmalandı; ancak surlar aşılamadı ve Haçlı donanması geri dönmek zorunda kaldı. (Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/antalya)

Category:

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir