BELGESEL TADINDA AZERBAYCAN’DA DEVRİ ALEM – II
*RÜZGARLAR ŞEHRİ BAKÜ’DEYİZ.
Burası Bakü. Azerbaycan’ın en önemli şehri başkent Bakü’dür. Bakü Hazar Denizi’nin batı kıyısında Apşeron Yarımadası’nın güneyinde, Bakü Körfezi’nin oluşturduğu geniş yayın üzerinde yer alır. Bakü’nün çekirdeğini, çevresi sularla çevrili olan “Eskişehir” oluşturur. “İçeri şehir” denilen Eskişehir, eski binaları, labirenti andıran dar sokakları ile güzel bir görünüm sergiler.
Bakü, vitrinleriyle, cadde ve sokaklarıyla artık o 1990’ların Baküsü değil. 21.yüzyılın şehirlerinden birisi. Daha önemlisi Azeri insanının kendisine olan güveni. O güven 21.yüzyılda daha da katlanmış.
Bakü, 3 milyon nüfuslu güzel bir şehir. Hazar denizi ile ve Hazardan esen rüzgarla iç içe. Bundan dolayı Bakü’ye rüzgarlar şehri diyorlar. Bakü, İzmir’e çok benziyor. Bu benzerlik onların iki kardeş şehir olmasını sağlamış. Şimdi Bakü’nün en gösterişli yerinde yer alan bu geniş park, İzmir ismiyle gelenlere gülümsüyor.
Geniş caddeler ve yemyeşil alanlarıyla Bakü, kendine gelenlere farklı seçenekler sunar. Hele Hazar Denizi! Bakü’ye ayrı bir güzellik katmış. Bugün müze olarak kullanılan 11. asırdan kalma Şirvan Şahlar Sarayı, Kız Kulesi Bakü’nün gezilecek yerlerin başında gelir.
*ŞİRVAŞAHLAR SARAYI VE KIZ KULESİNDEN BAKÜYÜ SEYR EDİYORUZ.
Azerbaycan’da eski yapılardan biri Şirvan şahlar sarayıdır. Taş duvarları yer yer dökülen ve çatlayan bu saraya şimdi yeniden bir düzen verilmiş. Bu süslü divan kapısı bize Anadolu’daki Selçuklu medeniyetlerinden türküler fısıldar. Sanatkar eller taşı bir dantel gibi süsleyerek şiirleştirmiş. 1920 yılında Ruslar, Bakü’ye girince üzerine mübarek isimlerin yazıldığı duvarları kurşunladı. Şirvanşahlar sarayı alimi Seyid Yahya Baküvi’nin sekizgen kümbeti Selçuklu kümbetlerine benziyor. Sarayın taş avlusundan beş on basamaklı bir merdivenle saray camiine iniliyor. Cami minaresinin taş şerefesi Ruslar tarafından yıkılmış. Kuşların yağmur suyundan içebilmeleri için yaptırılan bu taş oluklar merhametin ifadesi.
Şirvan şahlar sarayı kadar eski Kız kulesi 12. yüzyıldan kalma bir eser. 30 metre yüksekliğinde olan bu kule, sekiz katlı. 800 yıl önce Hazar’ın kıyısına inşa edilen kız kulesi, bugün denizin çekilmesiyle içerde kalmış. Taş merdivenler minare merdivenlerini anımsatıyor. Kulenin birkaç katı dünkü Azerbaycan hayatını canlandırmak için düzenlenmiş. Burada dikkat çeken şey dünkü Azerbaycan hayatıyla dünkü Türkiye hayatının hemen hemen aynı olması. Mesut bin Davut tarafından yapılan kız kulesi Bakü’nün sembolü adeta.
Bakü’de birkaç kervansaray da var. Buralar yolcuların hayvanlarıyla beraber konakladıkları yiyip içtikleri ve sonra çekip gittikleri huzur yerleri ve güven yuvaları. 14. ve 17. asırlardan günümüze gelen kervansaraylar artık devletin koruması altında.
Evliya Çelebi Bakü’den bahsederken diyor ki “deniz kenarında büyük hanlı bin kadar evli bağlı bahçeli camili çarşılı pazarlı mamur bir şehirdir Bakü. Üç kapısı vardır, üç hamamı varsa da Mirza Han hamamı gayet hoştur.”
*SANAT EDEBİYAT VE PETROL BAŞKENTİ BAKÜ
Bakü’ye iner inmez ilkin petrol ve doğalgaz zenginliği dikkat çeker. Kentin içlerine yaklaştıkça yerini görülmeye değer eski taş binalara bırakır. Kent merkezindeki hemen bütün binalar benzersiz taş yapılardan oluşuyor. Binaları süsleyen heykel ve kabartmalardan, gözünüzü almanız mümkün değil.
Bakü’de bir süre kalıp insanlarla tanıştığınızda, hiç yabancılık çekmediğinizi göreceksiniz. İnsanların sıcak davranışları, sizi kendi evinizde hissettirir. Bakü güzel sanatlarla iç içe olmuş bir ülke. Her evde bir piyano, keman vb. enstrümanın bulunduğunu, hemen hemen her evde bir müzisyen, bir ressam, ya da bir heykeltraş yetiştiğini öğreniyorsunuz. Konuk ağırlamakta, sofra donatmakta ve sanat sohbetinde eşi bulunmaz bir insan topluluğu tanımak için Bakü’ye gitmeniz gerekir.
*BAKÜ ŞEHİTLER CAMİSİNDA CUMA NAMAZI..
Azerbaycan Müslüman bir ülke. Camiler, minareler yükseliyor bu topraklarda. Eski camilerin yanı sıra yeni camilerde boy gösteriyor. Türkiye, Azeri kardeşlerimizin ibadet yerlerini karşılamak amacıyla cami ve kültür merkezleri inşa etmiş. İşte bunlardan birisi; Şehitler Camii. Bakü şehrinin en müstesna yerinde Bakü şehitliğini süslüyor. Osmanlı mimari tarzında yapılan bu iki minareli cami 1996 yılında ibadete açılmış. Hazar denizine hakim bir tepe üzerine kondurulan Bakü’nün en güzel, Azerbaycan’ın en büyük camisinden yükselen ezan sesleri her taraftan duyuluyor. Her gün 5 vakit ezanın okunduğu Şehitler Camisi, özellikle Cuma günleri Namaz kılmak için gelen binlerce Azerbaycanlı genç ve ihtiyarla dolup taşıyor. İmam, vaaz ve hutbeyi Türkiye Türkçe’si ile okuyor. Şehitler Camiinde namaz kılanlar, namazdan sonra aynı bölgede yer alan ve şehrin önemli ziyaret mekanlarından biri olan Türk-Azeri şehitliğini ziyaret ediyor. Bu Şehitler tepesi insanı başka bir aleme alıp götürüyor adeta. Şehitlikte, şehitlerin anısına yaptırılan Bakü şehitler anıtı yer alıyor. 1918 yılında Rusların desteği ile Azerbaycan’a saldıran Ermenilerin Azerbaycan kentlerinde yaptığı soykırımı durdurmak için gelen Mehmetçikler burada yatıyor. Türk Askeri, Azerbaycan’daki Ermeni vahşetini durdururken 1200 vatan evladını şehit vermişti. Şehitlikte Anadolu coğrafyası resmedilmiş adeta. Türkiye’nin her ilden gelen onlarca şehit Azerbaycan’ı Ermenilerden kurtarmak için savaşmış.
Aziz şehitlerimiz için Türk Silahlı kuvvetleri bir anıt yaptırmış. Bu anıt, bağımsızlık uğruna can veren binlerce şehidimizin hatırasını canlı tutuyor.
Türk şehitlerinin ebedileştiği Bakü Türk şehitliğine gelen ziyaretçiler fatihalar okuyarak ayrılıyor.
*TÜRK VE AZERİ ŞEHİTLİĞİNDE FATİHA OKUYORUZ.
Türk şehitliğinin hemen yanı başında Azeri kardeşlerin şehitleri yatıyor. Bu gençler 1991 yılında bağımsızlık ilan edilince Ruslar tarafından bir gece baskınıyla şehit edilen gençler. Bugün Mehmetçiklerle aynı mekanı paylaşıyor. Aynı amaç uğruna savaşanlar şimdi yan yana yatıyor. Mezar taşlarında şehitlerin isimler ve resimleri yer alıyor. İşte bu 5 yaşındaki kız çocuğu annesinin kucağında iken Rus tankları altında ezilmiş. Azeriler şehitlerine sahip çıkıyor ve her fırsatta ziyaret edip fatihalar okuyor.
Bakü gezmekle bitmez ama buraya kadar geldiyseniz mutlaka Azerbaycan devlet mezarlığını geziniz. Şairler, devlet adamları ve önemli şahsiyetler buraya defnedilmiş. Buranın özelliği mezarlıkta yatan kişilerin üzerilerine heykellerinin dikilmiş olması. İşte bu eski devlet başkanı Haydar Aliyev’in mezarı ve heykeli. Bu da Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan eden Ebul Feyz Elçibey’in mezarı ve heykeli ve daha niceleri.
* BAKÜ’DEN KAFKASLARA DOĞRU YOLA ÇIKIYORUZ..
Başkent Bakü’deki gezimizi tamamlayarak Kafkas Dağlarına doğru yola çıkıyoruz. Azerbaycan bu bölgede size hanlar ve kervansaraylar şehri Şeki’yi gösterir. Kafkas dağlarında Ruslarla savaşan Şeyh Şamil ve Hacı Murad’ın destanlarını anlatır. Gence şehrinde Nizami Gencevi’den şiirler okur.
İlk durağımız Şeki şehri. Şeki, Dağıstan sınırına yakın bir yere kurulmuş. Burası Bakü’ye 300 kilometre mesafede bulunuyor. Dar ve keskin virajlardan geçerken insan kendini adeta Anadolu bozkırlarında hissediyor. Buralar tanıdık yerler. Geçtiğiniz köyler, kasabalar ve yanık benizli Azeriler el sallar sizlere.
Şeki yolunda yolculuğunuz bir akşam vaktine denk geldiyse size eşlik eden ovalar ve dağlar kızıla boyanır. Güneş cömertçe verir sıcaklığını.
Şehirler ve insanlar size hiçte yabancı değil buralarda. İsimler bizden isimler Şamaha, İsmailli, Gebele, Aksu. Aksu vadisi yüksek dağlardan aşağı inen suların geçtiği bir yer. Derin vadiler ve başı dumanlı yüksek dağlar Karadeniz’i andırıyor. Bu muhteşem tablo, bu güzellikler kolay kolay terk edilmez.
* ŞEKİ ŞEHRİNDE TARİHE YOLCULUĞA ÇIKIYORUZ….
Ve nihayet Şeki şehrindeyiz. Şeki, Kafkas dağlarının eteklerinde yeşil bir saltanatı içinde yaşıyor. Şeki şehri bir yabancı düşünürün ifadesiyle, Azerbaycan’ın gözü ve dağların arasında Kartal yuvası Külek yani Rüzgarlı şehir Bakü’ye inat her yer sakin. Dağlar… zirveleri yüksek dağlar. Bazen bulutlu, bazen dumanlı, yaz aylarında bile karların erimediği dağlar.
Şeki, Azerbaycan’ın 9 hanlığından birisi ve en önemlisiydi. Ruslar, bölgeyi işgal ettiğinde Şeki hanlığı, Osmanlıya bağlı kalmak için uzun süre direnmiş. Ünlü şair Bahtiyar Vahapzade’nin memleketi burası.
Şeki, yolların kavşak noktasında yer alıyor. Bu nedenle şehrin çeşitli yerlerine kervanların konaklaması için hanlar ve kervansaraylar inşa edilmiş. İşte Şeki’nin en önemli ziyaret mekanları bu hanlardır. Han Sarayı en ünlüleri, Şeki Kervansarayı görülmeye değer. Şekideki şimdiki durağımız Şeki Han sarayı. Aleksandır Duma’nın ifadesi ile “Kafkasların gözü Şeki ise, Şeki’nin göz bebeği Şeki han sarayı “ diyor.Bizde dar ve tarihi yollardan geçerek Şeki han sarayına geliyoruz.
*KAFKASLARIN GÖZÜ ŞEKİ HAN SARAYINDAYIZ.
Şeki Hanlarının en görkemlisi ve ünlüsü Han Sarayı. 300 yıl öncesinin eseri. Kafkas dağlarının eteklerine, yeşillikler arasına inşa edilmiş, süslü, ahşap işçiliği muhteşem. Dışı olduğu kadar içi de süslü. İç mekan insanı adeta büyüler. Süslemeler genellikle hayvan ve bitki motiflerinden oluşuyor. Bazı duvarlarda savaş sahnelerine de rastlanır. İnsan burada kendini bir çiçek bahçesinde hisseder. Tavan işlemelerindeki zerafet ahşap işçiliğinin nadide bir örneği. 2 katlı Han sarayı demir çivi çakılmadan ve hiç bir yapay malzeme kullanılmadan ahşaptan yapılmış. Çiçek motifleri kök boyalarla süslenmiş.
Bahçede yer alan Han çınarı en az han kadar eski.
Han Sarayının ziyaretçileri çok. Her taraftan yoğun bir ziyaretçi akını var. Sarayın rehberi gelenlere hanla ilgili bilgiler veriyor.
*ŞEKİ KERVANSARAYINDAYIZ
Han sarayında gezimizi tamamlayıp,şimdide Şeki kervansarayına gidiyoruz.. İpek yolu üzerinde yer alan bu Kervansaray bir anlamda dönemin uluslararası İpek ticaretinin yapıldığı bir merkez konumundaymış. Tarih boyunca birçok tüccar ürettikleri iplikleri satmak için kervansarayın içinde kurulan İpek Pazarına getirip satarmış. Bir zamanlar kervanların yurdu Şeki Kervansarayı, yakın bir geçmişte ressamlara mekan olmuş, onlara ilham kaynağı haline gelmiş.
Şeki kervansarayı şimdi turistik amaçla kullanılıyor. Şeki şehrinin yakın bir gelecekte Turizm merkezi olması için çalışılıyor. Şeki şehrinden yaylalara teleferiklerle çıkılacağı söyleniyor.
Şeki Kervansarayından Kafkas dağlarındaki yaylaları görebilirsiniz. Karşıda görülen Han yaylası. Zaten Şeki yaylalarıyla da ünlü.
Şeki sokaklarında yürürken birden karşınıza hüzün dolu bir camii çıkıyor. Ama bu cami yıkılmış. Gözleriniz yıktırılmış bir caminin yapayalnız kalan mahzun minaresine takılıp kalır. Tuğladan örülmüş bu sekiz köşeli minare cami ile birlikte 1880 yılında hayırsever bir Anadolu türkü tarafından yaptırılmış. Şeki’de Rus işgalinden önce 13 tarihi cami bulunuyormuş. Bu camilerin tamamı yıkılmış.
Bütün camileri yakılıp yıkılan Şeki, 1990 yılından sonra yeniden doğrulmaya, düştüğü yerden yeniden kalkmaya başlamış. Şehrin girişinde sizi karşılayan Cuma mescidi, Türkiye’den gelen hayırseverler tarafından yaptırılmış. Şeki halkının huzur dünyası haline gelen bu caminin minaresi şehrin her taraftan görülsün diye göğe doğru biraz fazla çekilmiş. Cuma mescidinin zerafet örneği mihrabı görülmeye değer.
*HACI MURAD’IN MEZARINI ZİYARET EDİYORUZ..
Azerbaycan’ın Şeki şehrine gelip de Kafkas Dağlarına çıkmamak olur mu? Şeyh Şamil ve Hacı Murad’ın Ruslara karşı mücadele verdiği yerlere. Burası Ruslarla 150 yıl savaş yapılan bölgeler. Bu dağlar çetin savaşlara sahne oldu. Kafkas dağları yeşil mi yeşil, dumanlı puslu zirveler. Ünlü Rus yazar Dostoyeski’nin Hacı Murat Roman’ında anlattıklarına göre Ruslar Şeyh Şamil ve Hacı Murad’ı yakalamak için bu ormanları keserek yok etmişler.
Şeyh Şamil’in doğduğu köy buralarda. Hacı Murad’ın şehit edildiği yer ve mezarının bulunduğu mekan Kafkas dağlarında. Oraya ulaşmak için bir hayli zaman lazım. Çünkü Şeki şehrinden uzaklığı 100 kilometre. Ama gitmeye değer. Karlı Kafkas Dağlarından çağlayarak akan buz gibi sulardan içerek ve meşe ağaçları altında dinlenerek yorgunluk atabilirsiniz. Bu dağların arkası Dağıstan.
Hacı Murad’ın mezarına toprak bir yoldan geçerek ulaşılır. Burası Ruh bölgesi olarak bilinir. Azerbaycan-Gürcistan yolu üzerinde bir mekan. Hacı Murad’ın mezarına götüren tabelalar asılmış.
Yeşillikler arasında bir türbe. Asırlık meşe ağaçlarının altında yer alan mezarlıkta Hacı Murat yatıyor. Mezar taşında Osmanlıca bir yazı ve küçük bir resmi yer alıyor.
Hacı Murad’ın hayatı ünlü yazarların romanlarında ve yüzlerce rivayette anlatılmış. Kuzey Kafkasya kahramanı Hacı Murat 19. yüzyıl başlarında Dağıstan’ın Hunzah bölgesinde dünyaya geldi. Çocuk yaşta Hunzah medresesinde eğitim aldı. Hiçbir zaman bir hedefe iki defa ateş etmediği söylenen Hacı Murat, daha genç yaşlarda at binmesi ve nişancılığı ile ün yapmaya başladı. Kafkas-Rus savaşlarında ismini duyurdu. Temirhan Şura’dan Doğu Gürcistan’daki Babaratmiskaya’ya kadar Rus kuvvetleri üstüne sayısız baskınlar düzenledi. Bir süre sonra Şeyh Şamil’in en cesur ve en başarılı yardımcısı olarak anılmaya başlandı.
Hacı Murat, Şeyh Şamil’le birlikte Ruslara karşı yıllarca birlikte savaşmış. Bir müddet sonra anlaşmalı olarak Rusları içten fethetmek üzere birbirlerinden ayrılmış, Hacı Murat Ruslara sığınmış gibi görünüp Rusların askeri gücü hakkında şeyh şamile bilgi verdiği bilinmekte. Daha sonra Ruslardan kaçarak Kafkas dağlarında savaşmaya devam etti.
Hacı Murad 4 Nisan 1853 günü bu bölgede, çok sayıda Rus askerleriyle tek başına girdiği bir çarpışmada şehit oldu. Bir rivayete göre ihbar ediliyor ve burada yakalanıyor. Şehit edildiği yer de burası.
Ruslar, Hacı Murat’ın mezarına birçok kez saldırmış ve piknik tüpleri ile yok etmeye çalışmış. Burası Türk-İslam medeniyetinin bölgeye vurulmuş mührü gibidir. Acaba Hacı Murad, Şeyh Şamil ve Kafkas halkı, Rusları Kafkas dağlarında tutmasaydı, Ortadoğu ve Akdeniz Rus işgali altında kaç yıl inleyecekti? Kafkasya halkına insanlığın çok büyük vefa borcu var.
Hacı Murad’ın ziyaretine gelenler onun şahsında Kafkas dağlarında şehit olan aziz şehitlerin ruhlarına Kuran’dan sureler ve fatihalar okuyarak ayrılıyor.
*ŞAİR BAHTİYAR VAHAP ZADE’NİN DOĞDUĞU YER..
Şeki şehrine gelipte şair Bahtiyar Vahapzade’den bahsetmeden olur mu? Söz ustası, gönüller sultanı Dedem Korkud’un torunu Bahtiyar Vahabzade Şeki doğumlu. Yalnız Azerbaycan’ın değil, bütün Türk illerinin büyük şairlerinden olan Vahabzade; klasik ve yeni Azeri şiirinin mevcut bütün özelliklerini şiirinde toplayabilmiş, vatan, millet, aile, tabiat, dil, azatlık hasreti gibi temaları en güçlü en derin ifadelerini onun mısralarında bulmuş.
Azerbaycan Türklerine karşı girişilen 19 Ocak Kırgını’na kayıtsız kalmayarak fikrini ve ıstıraplarını açıkça dile getirdiği; milletinin çocukları için döktüğü gözyaşlarını topladığı “Şehitler” adlı eseri, Bahtiyar Vahabzade’nin ölçüsüz vatan sevgisinin bir ifadesidir.
Şehitler bu toprağa, halka secde kıldılar
Haksızlığın üstünden Hakk’a köprü saldılar
Vatanı sevmek için günahkar sayıldılar
Vatanı sevmek niçin günah olmuş ay Allah?
Kendim kaldım çırasız, bin çıraya yağ iken
Tepelere el açtım kendim yüce dağ iken
Çarem kendi kendimden bir yardım ummak ilen
Niçin bize yabancı penah olmuş ay Allah?
Ona umut bana zor fakat demek kime Hak
El ayağım zincirli, baş yumruklu, sine dağ
Yüz yetmiş yıl bu saziş bu birlik bu ittifak
Bir tarafı talaksız nikah olmuş ay Allah
Çeliğe muhtaç iken, yabancıya çeliğim
Bin mermiye tuş olan bir ceylanım, eliğim
Yabancının emrine ben boyun eğmeliyim
Niçin bana yabancı “Allah” olmuş, ay Allah
Category: