Sanayi kapasitesi ve nüfus yoğunluğu ile ülkemizin en büyük ilçelerden olan Gebze’nin mevcut durumu ile doksan yıl önceki durumunu kıyaslamanızı kolaylaştıracak 1932 yılından bir haber içeriğini sizlere sunmak istiyorum.

2 otel, 25 dükkân, 3 cami ve 14 kahvehanesi ile 27.356 nüfuslu bir ilçe olmasına rağmen, çalışan bir hamamın olmamasından kaynaklı sıkıntı çekilen, denizden uzakta inşa edilmesinden dolayı güzel havadan mahrum bırakılan, sadece 2 telefonun olduğu, kadınların çarşı ve pazara çıkmasının pek ayıp olduğu, her tür hububatın yetiştirildiği Gebze’nin, Gazeteci Ragıp Kemal Cantürk tarafından kaleme alınan muhabir mektubunu okumaya başlayalım. Haberde Gebze Mektebi öğretmenlerinin bulunduğu bir fotoğraf da paylaşılmış.

“Gebze kasabasını denize hakim sırtlara almak lâzım! – Halk burada piyasaya göre tarlalarını tanzim ediyor ve mahsul alıyor”

 

“GEBZE : Gebze kazası İstanbulun yanı başında olduğu halde onu bilenlerimiz pek azdır zannederim. Gebzenin ilk ismi Dakibiza’dır. İranlılarla Makedonyalılar bu havalide hükümran olmuşlarsa da Orhan Gazi devrinde Türkler tarafından zaptolunmuştur. Bir rivayete göre de Bizanslılar zamanında Gegbuze isminde bir kız buraya hâkim olduğundan onun ismiyle yadolunmuştur. Anibal burada harbetmiş ve onun ismine izafeten (Anibalın servisi) şimdiye kadar muhafaza olunmuştur.
Denizden 178 metre yüksekte ve istasyona 2,5 kilometre uzakta olan Gebze kasabası insanın üzerinden iyi bir tesir bırakmaktadır! Buraya geldiğim zaman kaymakam beyi bulamadım. Jandarma kumandanı yüzbaşı Nurettin Bey ilk görüştüğüm şahsiyet oldu.

NÜFUS VE MÜLHAKATI
Umum kazada 27.356 ahali sakindir. 761 hane ve 3696 nüfus mevcuttur. Kazanın Darıca, Mollafenari ve Divân teşkilatlı Taşköprü namında 3 nahiyesi ve 116 köyü vardır. Yalnız Darıca nahiyesinin köyü yoktur. Burası 2793 nüfuslu ve beş mahalleli bir nahiyedir.
Gebzede (2) otel, 25 dükkân, 3 camii şerif ve 14 kahvehane bulunmaktadır. Kahvelerin bu kadar çok olmasına rağmen memlekette maalesef bir hamam yoktur. Ve bu yüzden de ahali ve memurlar çok sıkıntı çekmektedirler. Mevcut iki hamam harap olmuştur. Tamir eden de yoktur.

GEBZENİN MANZARASI
Manzara itibarile Gebze hiçtir! Çarşı namına uzunca bir sokağı vardır. Her taraf maalesef çamur içindedir. Gebzenin bulunduğu arazi çok fenadır. Kasabanın denizden uzakta ve denizi görmeyecek bir yerde inşası ve güzel bir havadan mahrum bırakılması o zamanın zihniyeti icabatından olsa gerektir. Fakat şu asırda bu gibi zihniyetler artık iflas etmiştir. Binaenaleyh Gebzenin yavaş yavaş denize nazır sırtlar üzerine ve şimdiki ilk mektep ve belediye dairesinin bulunduğu yerlere çekilmesi aklen ve hükmeten çok yerinde bir icraat olmuş olur. Zira bu sırtların denize ve İzmite doğru öyle şahane bir nezareti vardır ki insanın burada çok büyük bir zevk ve neş’e duymaması kabil değildir.
Biz toprak sahibi olan yerli halkın huzur ve rahatı namına söyliyoruz. Kuyu içinde oturur gibi nezaretsiz yerlerde vakit geçireceklerine ferah yerlere çıksınlar diyoruz. Yoksa zaten feragati nefisle çalışan fedakar memurlarımız nerede olsa ifayi vazife ederler. Sonra zaman gelecek ki kaza merkezinin Darıcaya nakli zaruri bil hal olacaktır. Halbuki Gebzenin kaza merkezi olmasından halkın ettiği azim istifadeyi göz önüne getirince kasabanın dediğim sırtlar üzerine doğru çekilmesi Gebzelilerin kendi menfaatleri iktizasındandır.

SU VE HAVA VE TAASSUP
Gebzenin içilecek suyu Yumrukayadan ve kullanılacak suyu da (Yazı) denilen mahalden getirilmektedir.
(Yumrukaya) suyu kasabaya iki kilometre mesafede, Bizans zamanından kalma Çamlıca suyu ayarında leziz bir sudur. Diğeri ise bostan kuyuları tarzında bir topal katır tarafından çekilmektedir. Kaza ahalisi dindar ve çok mutaassıptırlar. Kadınların çarşı ve pazara çıkmaları pek ayıp olduğundan mahalle aralarında onlar için ayrıca dükkânlar açılmıştır. Hâlâ Kurunuulâ (eski devir) zihniyetile hareket etmekte olan gerek bu gerekse diğer kazalar halkının hallerine acımamak kabil değildir.
Bu derecelerdeki taassubun ne kitapta ne de şeriatte bir yeri yoktur. Şurasıda gariptir ki Gebze istanbulun bir mahallesi gibidir.

MAİŞET TARZI
Burada sadeyağ bulunmaz. Ahali kâmilen zeytin yağı kullanırlar. Bura yağhanelerinde çıkarılan zeytin yağının okkası 60-70 kuruşa satılmaktadır. Ekmek 7, et 80, sığır 50, yerli peynir 50, yağlı yoğurt 20, koyun sütü 12, odun arabası 300, kömür 5, yumurta 2.5, tavuk 65 kuruşa satılmaktadır. Ahali çok misafirperverdirler. Kasabada bir okka kömür güç bulunmaktadır. Çünkü kış dolayısile köylüler getirememektedirler.

ZİRAAT
Burada tarlar fareleri yoktur. Ağaçlarda fazla miktarda mühendis böceği vardır. Geçen sene zeytin sineği mücadelesi yapılmıştır. Bu sene (3500) köklü aşısız Amerikan çubuğu tevzi olunmuştur. Üzümler çavuştur. Hacı balbal üzümü yapıncaktan evvel çıkar ve çavuştan sonra ikinci derecede nefis bir üzümdür.

MAHSULAT VE İHRACAT
Gebzede her cins hububat yetişmektedir. Bu kaza evvelce tütün hususunda teferrüt etmiş bir vaziyette iken son zamanlarda mahsulün satılamaması yüzünden halk bağcılığa kuvvet vermişti. Esasen bu kaza bağcılığı çok ehemmiyet vermiş iken bir zamanlar tütünün para etmesinden dolayı bağları tütün tarlasına çevirmişlerdi. Şimdi de (Olmadı pilav çevir lâpaya) kabilinden tekrar işi bağcılığa dökmüşlerdir. Biz kendilerine hayırlı kazançlar dileriz. Ve piyasaya göre tarlalarını kullandıklarından dolayı da Gebzelileri çok takdir eyleriz.
Şimdi halde Gebzeliler üzüm, zeytin, yemiş, odun kömür ihraç etmektedirler. Yarımcanın yemişleri ve bilhassa kirezleri pek meşhurdur. Yalnız kışın yolsuzluktan dolayı halk sahile kömür ve odun indiremediklerinden dolayı parasız kalmaktadırlar.

TELEFON VE LİSAN
Gebzenin telefonları pek mahduttur. Yalnız Darıca ile merkezi vilayete iki telefonu vardır. Darıca ve Tuzladaki Girit mübadilleri hâlâ Türkçeyi de öğrenemediklerinden olacak ki rumca konuşmaktadırlar.”  Ragıp KEMAL  (23 Nisan 1932 Milliyet Gazetesi)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir